Bazı yerler vardır, tarih kitaplarında çokça adı geçer ama sesi hep alçaktır. Ürdün, işte tam da öyle bir yer. Ne bağırır ne çağırır, ama oradadır. Petra’nın kırmızı taşları, binlerce yıldır sessizce durur. Wadi Rum’un rüzgârı gece sessizce fısıldar.
Ama biz bu sessizliğe kulak kabartmaya gidiyoruz. Amman havalimanındaki pasaport kontrolünden sonra bir otobüs, başka bir dünyaya doğru bizi alıp götürüyor. İlk durak: Petra. Nabataean’ların elleriyle oymaya başladığı, Romalıların sütunlarla bezediği, Bizanslıların dua ettiği bu taş kent… Gündüz büyüleyici, gece ise başka bir şey. 1800 mum ışığıyla yürüdüğün bir patika, seni Siq’in dar koridorlarından geçirip Hazine’ye ulaştırıyor. Ama gecenin karanlığında, flütle yankılanan melodilerle karşısında durunca, gerçekten başka bir şeye dönüşüyor.
Ertesi sabah çöl bekliyor bizi. Wadi Rum. Lawrence’ın “god-like” dediği taşlar hâlâ orada. Kumun üstünde hızla giderken zaman da geride kalıyor. Akşam kamp ateşi, sonra yıldızlar. Kafanı yukarı kaldırıyorsun, kelime kalmıyor.
Sonra Dünya’nın en alçak noktası. Ölü Deniz. Yüzmüyorsun, yüzemiyorsun çünkü su kaldırmıyor seni, reddediyor. 31,5% tuz oranıyla dünyanın en yoğun kucaklaması.
29 Ekim tatilini iyi değerlendirip bugün iyice dinlenelim çünkü 29 Ekim akşamı Sabiha Gökçen Havalimanı’nda seyahat arkadaşlarımızla buluşuyor ve Amman’a uçuyoruz. 02:20’de uçağımız inecek ve hayatımız boyunca unutamayacağımız bir deneyim için Petra yollarına düşeceğiz. Sabah Petra’ya ilk adım atanlar arasında olacağımız için Petra’nın büyülü atmosferi bizi içine çekecek. Dar kanyonlardan geçip, kayalara oyulmuş anıtların arasında yürüyerek kayıp bir medeniyetin izini süreceğiz. Öğle yemeğimiz bu antik kentin içinde olacak. Akşamüstü otelimize dönüp dinlenme zamanı, çünkü bu gece Petra’nın sihirli atmosferini bir de “Petra by Night” ile yaşayacağız. Gün ışığında Petra’yı ziyaret etmek başlı başına etkileyici bir deneyim olacak, ama gece karanlığında 1.800 mumun ışığı ve müziğin eşiğinde Petra’yı izlemeyi sanırım kelimelerle tarif edemeyeceğiz.
Kahvaltının ardından rotamız Wadi Rum. Burası başka bir gezegen gibi. Kızıl kaya oluşumları, sonsuz ufuk çizgisi ve çöl rüzgarları, Ürdün’ün büyüsünü başka bir boyuta taşıyacak. Bugün 4×4 ciplerimizle kayalara oyulmuş binlerce yıllık işaretleri takip edeceğiz. Kanyonların içine girip kum tepelerinden çıkacağız ve 4.000 yıllık kaya çizimlerine dokunacağız. Yürümek isteyenler için sonsuzluk hissi veren kumdan düzlükler, tırmanmak isteyenler için 1750 metreye kadar yükselen dev kayalar var. Karanlık çöktüğünde teleskopun başına geçip yıldızları gözlemleyeceğiz. Geceyi ise yıldızların altında, çölün ortasındaki Martian Dome’larımızda geçireceğiz.
Sabah gün doğumuna uyanıp teraslarından manzarayı izleyenler pişman olmayacak. Bedevi kampımızdaki kahvaltımızın ardından yola çıkacağız. İlk durağımız; Ölü Deniz. Dünyanın en alçak noktasında olacağız. Su o kadar tuzlu ki; seni içine çekmiyor, aksine dışarı itiyor. Dileyenler suyun içinde kitaplarını okuyabilirler. Bu kısa deniz keyfinden sonra rotamızı başkent Amman’a çevireceğiz. Amman şehir turumuzda Citadel’i ve Roma Tiyatrosu’nu ziyaret edeceğiz, çarşılarda dolaşacağız, Hashem’de humusa ve falafele, Habiba’da künefeye düşeceğiz 🙂 Akşam, şehrin en güzel restoranlarından birinde son yemeğimizi yiyeceğiz. Gece uçuşumuzdan önce ise Amman’ın kısıtlı ama şaşırtıcı gece hayatına kısa bir göz kırpma fırsatımız olacak. Ardından İstanbul uçuşu için havalimanına doğru yola çıkacağız. 2 Kasım sabahı saat 07:00’da unutamayacağımız bir gezinin anılarıyla birlikte İstanbul’dayız.
Gidiş:
PC720 – 29 Ekim 2025 İstanbul – Amman Kalkış: 23:40 İniş: 02:20
Dönüş:
PC721 – 02 Kasım 2025 Amman – İstanbul Kalkış: 04:05 İniş: 07:00
