Adım adım, doğanın en saf hali Patagonya’nın vahşi güzelliklerinden, Buenos Aires’in hareketli sokaklarına ve Colonia del Sacramento’nun tarihi dokusuna kadar bambaşka diyarlara gidiyoruz.
Mesela dünyanın en güneyindeki şehir Ushuaia’da, Antarktika’nın eşiğinde, “Dünya’nın Ucundaki Fener” olarak bilinen, uçsuz bucaksız denizlerin manzarasına karşı inşa edilmiş tarihi deniz feneri, dünyadan o kadar izole bir konumda yer alıyor ki adeta “Dünyanınn sonuna gidiyoruz!” diyebiliriz. Hatta Jules Verne romanlarına bile ilham kaynağı olmuş. Fenerin yanındaki sevimli “penguen kolonilerini” ziyaret etmek ise bu yolculuğun en unutulmaz anlarından biri olacak diye düşünüyorsunuz belki ama Patagonya’da çok daha fazlası var. Şili Patagonyası’nın incisi, ünlü Torres del Paine Milli Parkı’na vardığımızda, gökyüzüne uzanan dev granit kuleleri, engin gölleri ve devasa buzullarıyla doğanın muazzam gücünü gözler önüne seriyor. Torres del Paine, doğanın en saf haliyle korunduğu nadir yerlerden birisi. Sonrasında Arjantin Patagonya’sına geçtiğimizde ise bizi adeta buzullarla çevrili bir masal dünyası olan Los Glaciares Milli Parkı, karşılayacak. Burası devasa buz kütlelerinin dağlar ve göllerle buluştuğu, göz kamaştırıcı bir doğa harikası. Burada yapacağımız yürüyüşlerde, hem buzulları hem de buzul göllerini yakından keşfetme fırsatımız olacak. Tabii ki ana hedefimiz Patagonya’nın simgelerinden biri olan, dünyannın en hareketli buzullarından Perito Moreno Buzulu’nu görmeden olmaz. Sürekli çatırdayan ve dev buz parçalarını göle bırakan bu mucize buzulun, sadece kıyısında durup manzarayı uzaktan izlemekle kalmayıp, aynı zamanda bir tekne turu ile bu devasa kütlenin etrafında dolaşıp bu doğa harikasının gücünü ve ihtişamını yakından hissedeceğiz.
Doğadan fazlasını bulmak için ise kendimizi her saniyesi canlı ve hareketli, adeta zamanın durduğu Buenos Aires’e, sadece Arjantin’in değil, tüm Güney Amerika’nın kültürel kalbine bırakacağız. Tarih, sanat, dans ve tutkunun iç içe geçtiği, rengarenk sokaklarında geceleri tango müziği yankılanan ünlü La Boca mahallesinde, şehrin kültürel ruhunu iliklerimize kadar hissedebildiğimiz, La Bombonera Stadyumu’nda futbol tutkusuna şahit olacağımız Buenos Aires, çok daha fazlasını sunmak için bizi bekliyor.
Seyahatimizin son durağı olarak ise Uruguay’ın gizli mücevheri, tarihi Colonia del Sacramento’ya geçiyoruz. Buenos Aires’ten feribotla geçeceğimiz bu eski şehir, Arnavut kaldırımlı sokakları, antika arabaları ve çiçeklerle süslü evleriyle adeta bir açık hava müzesi. Tarihi dokusu bozulmamış bu şehirde, her adımda geçmişin izlerini bulacağız.
Tango, futbol, doğa ve tarih dolu unutulmaz bir yola çıkıyoruz, hazır mısınız?
Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.