Japonya

9 Kasım günü öğleden sonra kalkacak olan uçağımız için İstanbul Havalimanı’nda buluşup yol arkadaşlarımızla tanışıyoruz. Tokyo Narita Havalimanı’na 10 Kasım sabahı erken saatlerde ulaşacağımız için, iner inmez tüm günümüzü gezmeye ayırabiliriz. Havalimanından ayrıldıktan hemen sonra Tokyo’nun en özel parklarından Shinjuku Gyoen’de hafif bir başlangıç yaparak yorgunluğumuzu atıyoruz. Öğle yemeğimizde ise tabii ki Japon mutfağına suşilerle merhaba diyoruz. Ardından ilk olarak Meiji Tapınağına gidecek sonra Tokyo’nun en popüler mahallelerinden Harajuku’yu keşfederek varacağımız Shibuya’da, dünyanın en ünlü yaya geçidinden binlerce insanla aynı anda geçeceğiz. Tokyo’nun en merkezi bölgesinde bulunan otelimizde odalarımıza yerleştikten sonra akşam yemeğimiz Kill Bill filminin de çekildiği şehrin en popüler restoranında olacak. Hala enerjim var diyenler, yemekten sonra otelimize yürüme mesafesinde bulunan ve hatta dünyada enler listesine giren yüzlerce bardan birinde renkli Tokyo gece hayatına da adım atabilirler.

Kahvaltıdan sonra, Japon kılıç sanatı Kenbu’nun inceliklerini öğreneceğimiz bir antrenmanla güne başlıyoruz. Ardından şehrin simgelerinden Senso-Ji Tapınağı’nı ziyaret edecek ve çevresindeki eski Tokyo ambiyansını hala korumayı başaran Asakusa’yı keşfedeceğiz. Bölgenin geleneksel bir restoranında alacağımız öğle yemeğinden sonra pek çok müzeye ilham kaynağı olmayı başarmış ve hayal gücümüzün sınırlarını zorlayacak unutulmaz bir müze deneyimi için dijital sanat müzesi TeamLab Borderless’ı ziyaret edeceğiz. Ardından akşam yemeği için ise dünyaca ünlü Wagyu etlerini tadacağımız, özel bir barbekü restoranına gidiyoruz. Dileyenlerle gecenin devamına mikro barları ve Japonya’nın en işlek gece hayatı ile nam salmış Shinjuku bölgesini ziyaret edebiliriz.

Bugün sabah erken saatlerde Japonya’nın en gösterişli tapınağını ziyaret etmek için, müthiş manzaralar eşliğinde, ormanların arasından Nikko’ya doğru yola çıkıyoruz. Sonrasında bölgedeki en özel şelalesi olan Yudaki Şelalesi ve Yunoko Gölü etrafında Koyo döneminin rengarenk ağaçları altında el değmemiş doğayı keşfe çıkacağımız küçük bir yürüyüşümüz olacak. Öğle yemeğinin ardından tekrar Tokyo’ya, şehrin renkli semtlerinden biri olan, mimari, alışveriş ve moda merkezi Ginza’ya gidiyoruz. Akşamları ışıklandırmaları ile insanın başını döndürebilen Ginza, Tokyo’nun cazibe merkezlerinden de bir tanesi. Burada alışveriş yapmak ya da sadece sokaklarda kaybolmak isteyenler için akşam yemeğine kadar kısa da olsa bir serbest zamanımız olacak. Akşam yemeğimiz geleneksel Japon menülerinden Kaiseki. Ayrıca gideceğimiz restoranın, tüm Tokyo’yu ayaklarımızın altında hissedeceğimiz görkemli akşam manzarasının da Japonya’nın en iyilerinden biri olduğunu belirtelim. Yemekten sonra dinlenmek için otelimize dönebilir, Ginza gezinize kaldığımız yerden devam edebilir veya komşu semtlerden Akihabara Electric Town’da atari salonlarında oyun oynamaya gidebilirsiniz.

Bu sabah Tokyo’ya veda ediyoruz ve Shinkansen adıyla bilinen, Japonya’nın hızıyla ün salmış trenleri ile Kanazawa’ya doğru yola çıkıyoruz. Burada Japon bahçe sanatının en başarılı örneği Kenroku-en’i ziyaret ederken, insan eliyle şekillendirilen bir doğa harikasına tanıklık edeceğiz. Biraz yürümek isterseniz de geyşa ve samuray dönemlerinin izlerini takip edebileceğimiz sokakları keşfetmek için hızlandırılmış şehir turumuza da katılabilirsiniz. Ardından, Japonya’nın Gifu bölgesinin masalsı ormanları ve sıradağları arasına gizlenmiş olan hedefimiz Shirakawa köyüne vardığımızda ise mimarisiyle dikkat çeken Gassho-Zukuri tarzı evleri ziyaret edip biraz köy havası aldıktan sonra akşam Takayama şehrine geçiyoruz. Konaklayacağımız otel, etrafı dağlar ve ormanlar ile çevrili, Japonya’nın ücra bir bölgesinde olması sebebiyle geleneksel yapısını oldukça iyi koruyabilmeyi başarmış bu şehire yakışacak geleneksellikte. Akşam yemeğimiz ise bölgeye has çok özel lezzetleri de deneyebileceğimiz, şehrin en keyifli yerel restoranlarından birinde.

Kahvaltımızın ardından Kyoto’ya doğru yola çıkıyoruz. Japonya’nın eski başkenti olan ve bugün de hala kültürel başkent olarak kabul edilen Kyoto’ya varır varmaz, giymesi oldukça zahmetli olan geleneksel Japon kıyafeti kimonolarımızı giyip, çay seremonisi katılarak kültür tarihine giriş yapıyoruz. Bugün öğle yemeği için hala yiyemediklerimiz varsa diye “aklımızda kalacağına midemizde kalsın” diyerek sokak lezzetleri arasında özgürce seçim yapmak için kendimizi Kyoto’nun meşhur marketlerinde atıyoruz. Ardından şehrin en önemli tapınaklarından Kiyomizu-Dera Tapınağı’nı ziyaret edeceğiz. Tapınak kompleksinin hemen aşağısında bulunan, Japon mimarisinin en güzel ve geleneksel örneklerini görebileceğimiz Ninnenzaka ve Sannenzaka caddelerindeki serbest zamanımızdan sonra, akşam yemeği için, ödüllü restoranlarının fazlalığıyla dünya sıralamalarına giren Kyoto’nun en prestijli restoranlarından birine gidiyoruz. Akşam yemeği ardından şehrin merkezindeki otelimize yerleştikten sonra geceye devam etmek için, Kyoto’nun ün salmış yüzlerce barına sadece 5 dakika yürüme mesafesindesiniz.

Sabah erken saatlerde yine Shinkansen ile, bu sefer Hiroshima’ya doğru yola çıkıyoruz. Önce devasa Yüzen Tori Kapısı’nı görmek için tapınaklar adası Miyajima’ya gidiyoruz. Kutsal sayılan tapınaklarla dolu bu adada, ülkenin en önemli tapınaklarının başında gelen İtsukushima tapınağını ve adanın derinliklerine doğru devam etmek isteyenler olursa oldukça otantik bir tapınak olan Daishoin’i ziyaret edeceğiz. Ayrıca Japonya’nın kutsal geyikleri ile de ilk defa burada tanışacağız. Öğle yemeği için ise Hiroshima şehir merkezine geçip, küçük lokal bir restoranda buraya özgü lezzetlerden Okonomiyaki’yi deneyeceğiz. Ardından 2. Dünya savaşının yarattığı tahribata yakından tanık olabileceğimiz ve tarihin karanlık sayfalarını aralayacağımız Barış Anıtı Parkı ve Müzesi’ni ziyaret edeceğiz. Sonrasında akşam yemeği için tekrar Shinkansen’e biniyor ve Kyoto’ya geri dönüyoruz. Akşam yemeğimiz yine çok özel ve geleneksel bir restoranda farklı bir kaiseki menüsü olacak.

Bugün sabah kahvaltımızın ardından ilk hedefimiz, gökyüzüne kadar uzanan bambuların doğal yollarla oluşturduğu ormana henüz kalabalık basmadan, erkenden gidip Arashiyama’nın tadını çıkarmak olacak. Sabahları kendini enerjik hissedenler, orman yolunu takip ederek Kyoto’nun yeni popüler olmaya başlayan tapınaklarından Nenbutsuji’ye doğru kısa bir yürüyüş yapabilir. Ardından şehrin simgelerinden de olan altın tapınak Kinkaku-Ji’ye geçiyoruz. Sonrasında ise arkasındaki dağa tırmanan binlerce kırmızı tori kapısı ile ünlü olan Fushimi İnari Tapınığı’na geçeceğiz. Öğle yemeğimizi lokal bir restoranda alıp, ardından, özellikte gittiğimiz dönemde sonbaharın büyüleyici güzelliğiyle şehrin en göz alıcı lokasyonlarından biri olan Daigo-Ji Tapınağı’nda kendimizi doğanın kollarına bırakacağız. Akşam yemeğinden önce şehir merkezinde, Kyoto’ya doyamayanlar ve biraz da alışveriş yapmak isteyenler için kısa bir serbest zamanımız olacak. Japonya’da yiyeceğimiz son akşam yemeği ise yine şehrin en özel restoranlarından birinde.

Kahvaltı sonrası kısa bir yolculukla Japonların önemli bir dini merkez olarak kabul ettiği Nara şehrine geçiyoruz. Bu bölgede oldukça tarihi ve kutsal parklar ve tapınaklar bulunuyor. İnsanlara oldukça alışkın olan dost canlısı geyiklerin de özgürce dolaştığı parklarda koruma altındaki bu geyikleri besleyip onlarla fotoğraf da çektirebilirsiniz. Japonya’nın ve dünyanın en büyük ahşap tapınağı Todaiji’yi ziyaret ettikten sonra Japonya’nın en büyük ikinci kenti Osaka’ya, şehrin simgelerinden biri olan ve Osaka Kalesi’ni ziyaret etmeye gidiyoruz. Sonrasında ise dönüş uçuşumuz öncesi, aynı zamanda Japonya’nın lezzet başkenti de sayılan Osaka’nın kalbi Dotonbori’de sokak lezzetleri ile karnımızı doyurup, Japonya ile vedalaşmadan önceki son saatlerimizi Osaka’nın rengarenk ışıkları altında geçireceğiz. Dotonbori’de serbest zamanın sonrasında havalimanına geçiyoruz ve 18 Kasım sabahı, başka bir Patika Travel seyahatinde görüşmek üzere vedalaşıyoruz.