İnancın gücünü düşünün. İnanmaya olan inancınızı tazeleyecek, deneyim desek yaşadığımızın yanında yetersiz kalacak bir ülke. Hindistan, bir ülkeden çok bir his. Kendinizi sıcak ve baharatlı rüzgarına bırakırsanız, tanrılarla aranızın düzeleceğine ve bundan böyle hiçbir nehre, hiçbir dağa aynı gözle bakmayacağınıza emin olduğumuz bir seyahat bizi bekliyor.
Hindistan’ın Altın Üçgen’ini, dünyanın gözyaşı damlası Tac Mahal’i ve kutsal Ganj Nehri’ni göreceğimiz uzun bir seyahat var önümüzde. Dünyanın en ünlü şeflerinin mutfağını keşfetmek için kilometrelerce yol gittiği bu altın ülke, ne mutfağıyla ne de ihtişamlı mimarisiyle tanımlanmaya yetmiyor.
Özenle tasarlanmış şehirleri, görenin bir daha unutamadığı törenleri, insana kendini küçücük hissettiren devasa kaleleri ve her köşesinden fırlayan hikâyeleriyle Hindistan, “anlatılmaz yaşanır” deyiminin yolculuk edilebilen hali.
Mitolojiye, lezzete ve aşka doyacağımız programın detayları ise aşağıda.
İstanbul Havalimanı’nda buluşup, sabah saatlerinde Delhi’ye ineceğiz. Delhi’yi keşfetmemize daha var. İlk istikamet, bir zamanlar Babür İmparatorluğu’nun başkenti olan, kültür, bilim ve ticaretin merkezi Agra. Dört buçuk saatlik bir yolculuğun ardından otelimize yerleşecek ve Agra’yı keşfe çıkacağız.
İlk durağımız, Kırmızı Kale olarak da bilinen Agra Kalesi. Şah Cihan’ın oğlu Aurangzeb tarafından babasının şahsi cezaevi olarak kullandığı, kırmızı kum taşından yapılmış bu kale, Tac Mahal’in gölgesinde kalsa da güzelliğiyle göz alır. Babasını neden saraya hapsettiğini anlatmak için biraz Tac Mahal’in inşasından bahsetmeliyiz.
Babür İmparatoru Şah Cihan, imparatorluğun uzak uçlarında birbiri ardına çıkan isyanları bastırmak için, ordusuyla iki yıl boyunca şehir şehir gezer. Elbette biricik aşkı, kraliçesi Mümtaz Mahal de onunladır. Bu zorlu seyahatler sırasında 14. çocuğuna hamile kalan kraliçe, doğum sırasında hayatını kaybeder. Şah Cihan, çektiği acının büyüklüğü kadar görkemli bir anıt mezar inşa etmeye karar verir. Kırmızı Kale’nin kalbinde başlayan inşaat için 20 bin işçi toplanır. Bu kadar uzun yıllar boyunca bu kadar büyük bir iş gücünü beslemek için Şah Cihan, Agra’ya tahıl yönlendirerek ülkenin diğer bölgelerinde kıtlık yaratır. İmparatorluk hazinesi giderek küçülür ve neredeyse imparatorluğun yıkılmasına neden olur. Oğlu Aurangzeb, 1658’de babasını devirerek onu Kırmızı Kale’de hapse atar. Şah Cihan, sekiz yıl boyunca, aşkın ve yasın uğruna 20 bin insanın iş gücü, koca bir imparatorluğun hazinesine mâl olan bu mezara bakar.
Geç kalmış bir love bombing’in hapishaneye dönüştürdüğü kaleden çıkıp, yerel bir restoranda Hint mutfağı ile tanışacağız. Yepyeni baharat isimleri öğrenmeye hazırlanın. Sonrasında, günbatımına yetişmek üzere Taj Mahal’in tam karşısındaki Babür bahçesi Mehtap Bagh’a gideceğiz. Akşam yemeğimizin sonrasında odalarımızda dinlenmeye geçiyoruz. Sabah erken kalkacağız, malum.
Ünlü Hint ozanı Rabindranath Tagore, Tac Mahal’i “sonsuzluğun yüzünde bir gözyaşı damlası” olarak tanımlıyor. Tac Mahal’in işlemesindeki mükemmelliği anlamak için gün doğumu ya da günbatımı sırasında orada olmak gerekiyor. Bu saatlerde değişen ışık, bu muazzam türbenin kusursuz yüzeylerini vurgulayarak büyüleyici bir gösteriye dönüşüyor. Fildişi beyazı mermerle dokunan bu yapı, güneşin renklerini pırıl pırıl yansıtırken, mükemmel simetrisi ve el işçiliğiyle bakmaya doyulmayan bir mimari örneği sunuyor. İran bahçesindeki birbirini kesen dört su kanalının planı, Kuran’da tasvir edilen cenneti simgeler. Mimarı “Çağın Mucizesi” olarak bilinen İranlı Ahmed Lahuri’dir. Delhi’deki kabul salonunu ve Kızıl Kale’deki başka binaları da tasarlamıştır. 43 metre yüksekliğindeki minarelerle devasa bir kubbe halinde yükselen, Hint, İran ve İslam mimarilerini bir araya getiren Tac Mahal’in sekizgen yapısının yarattığı etki tartışılamaz.
Tac Mahal ziyaretimiz sonrası kahvaltı ve check-out işlemleri için otelimize geri döneceğiz. Kahvaltının ardından pembe şehir Jaipur’a doğru yola çıkacağız. 16. yüzyılın sonlarında Babür İmparatoru Ekber tarafından kurulan ve kısa bir süre boyunca Babür İmparatorluğu’nun başkenti olan Fatehpur Sikri’ye uğrayacağız. Kuruluşundan kısa bir süre sonra terk edildiği için zamanın donmuş gibi göründüğü bir şehir burası. Hayalet şehirden sonra, öğle yemeğimizi yol üzerinde yerel bir restoranda yiyeceğiz. Ardından, Hindistan’ın kuraklık dönemlerinde kullanılmak üzere inşa edilen, 3500 basamakla inilen ve Escher mimarisine benzeyen çapraz geçişleriyle yine bir mimari harika olan Chand Baori kuyusunu göreceğiz. Akşam saatlerinde Jaipur’un pazarlarına karışacağız.
Bugün Jaipur’u keşfedeceğimiz şahane bir güne uyanacağız. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kalkacak ve pembe şehrin uyanışını görebilmek için Jaipur sokaklarında bisikletle keşfe çıkacağız. Bisiklet kullanamayanlar üzülmesin, gruba başka birinin kullandığı rikşa denilen araçlarla eşlik edecekler.
Bu masalsı pembe şehrin kökenleri, 1727 yılına, Rajput kralı Sawai Jai Singh II’nin başkenti komşu şehir Amer’den taşımaya karar verdiği zamana kadar uzanır. Jai Singh, şehrin düzenini kurarken Hindistan’ın dört bir yanından 36 zanaatkarı çağırarak şehri inşa eder.
Şehrin sokakları arasında gezerek Govind Devji Tapınağı’na ulaşacağız. Tapınak ziyaretimiz ve bisikletle çıktığımız keşiften sonra kahvaltı için otelimize döneceğiz. Kahvaltı sonrası eski şehrin kalbindeki Şehir Sarayı’nı ziyaret edeceğiz. Jaipur’daki keşfimize, bir astronomik bahçe gözlemevi olan, UNESCO Dünya Mirası alanı Jantar Mantar ve Hawa Mahal (Rüzgar Sarayı) ile devam edeceğiz.
Gün sonunda bizi tam bir Hindistan akşamı bekliyor. Önce filmlerden bildiğimiz, renkli, teatral ve dinamik Bollywood dansı ile tanışacağız. Ardından Hintli bir ailenin sofrasına konuk olacak ve onlarla yerel bir akşam yemeği yiyeceğiz. Bununla da kalmayıp, Hindistan’ın geleneksel mutfağının inceliklerini öğrenmek için mutfağa gireceğiz.
Bugün, Jaipur’un tarih ve kültür dolu sokaklarını keşfetmeye devam ediyoruz. Sabah erken saatlerde otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra, Jaipur’a 11 km mesafedeki Amber Fort için yola çıkacağız. Amber Fort, Rajput mimarisinin ihtişamlı bir örneği olup, muazzam surları ve büyüleyici saraylarıyla ünlüdür. Kaleyi keşfederken, zengin süslemeleri ve görkemli avluları hayranlıkla izleyeceğiz. Yerel bir restoranda öğle yemeğimizin ardından, alışveriş için günün geri kalanında Jaipur’dayız. Akşam yemeğimiz için ufak bir sürprizimiz olacak.
Bugün sabah erken saatlerde otelden check-out işlemlerimizi yaparak ayrılacağız. Jaipur-Varanasi uçuşumuz için havalimanına doğru yola çıkacağız. Hinduizm’in en kutsal şehirlerinin başında yer alan, Ganj Nehri kıyısındaki Varanasi’ye varışımızın ardından önce bir yemek molası verip, sonrasında Varanasi’nin sokaklarına kendimizi bırakacağız. Akşam üzeri, kutsal Ganj Nehri’nde yapacağımız tekne turundan önce otelimizde bir serinleme molası vereceğiz. Gün batımını izleyip Varanasi’nin en güzel saatini, yani Aarti zamanını bekleyeceğiz. Gün batımı ile birlikte Hinduların her gün gerçekleştirdikleri
Bu sabah, gün doğumuna yakın saatlerde uyanacağız. Kutsal Ganj Nehri’nde güneşin doğuşunu izlemek üzere yola koyulacağız. Ardından, Budizm’in temellerinin atıldığı, Buda’nın ilk vaazını verdiği Sarnath’a doğru yola çıkacağız. Sarnath, Buda’nın hayat yolundaki en önemli dört hac noktasından biri. Öğle yemeğimizin ardından Varanasi-Delhi uçuşumuz için havalimanına geçeceğiz. Delhi’ye yerleştikten sonra akşam yemeğimizi yerel bir restoranda alacağız.
Bugün ruhumuzu aydınlatma günü. Hayatın önümüze zaman zaman çıkardığı zorluklar günün birinde geçer. Kapılar açılır, ışıklar yanar. Her zaman yeniden başlanabilir. İşte Diwali, biraz da bununla ilgilidir. Beş gün süren Hindu kutlaması sırasında insanlar, İyi Şans Tanrıçası Lakshmi’yi hayatlarına davet eder. Yeni ayda karanlık gökyüzü havai fişeklerle aydınlanır. Delhi’yi görmek için Diwali zamanından daha iyi bir zaman olamaz. Bu özel günde, Kızıl Kale’yi ve Taj Mahal’den hatırlayacağınız Şah Cihan’ın son şaheseri Cuma Cami gibi Babür İmparatorluğu’nun Delhi’de bıraktığı en özel izleri de göreceğiz. Akşamında Hindu bir ailenin evine Diwali yemeğine davetliyiz. Hayatımızda ve ruhumuzda huzuru bulduktan sonra otelimize döneceğiz.
Bugün bizi Delhi’de eşsiz deneyimler bekliyor. Sabahın erken saatlerinde Delhi bisiklet turu ile güne başlayacağız. Jaipur’da olduğu gibi burada da bisiklet kullanamayanlar için rikşalarımız olacak. Eski Delhi’nin dar ve labirentvari sokaklarından geçerek Hindistan’ın Arc de Triomphe’u India Gate ve Başkanlık Sarayı gibi bazı önemli duraklara uğrayacağız. Karnımız acıkınca, uzun ve leziz bir tur başlayacak. Ünlü bir yerel şefin rehberliğinde, bazıları tam 120 yıldır faaliyet gösteren 10’a yakın farklı mekanı ziyaret edecek, hem Hint mutfağını çok daha yakından tanıyacağız hem de unutulmaz tatlarla buluşacağız. Laal Maas, Pyaaz Kachori, Ghewar, Jalebi gibi eski şehrin sokak lezzetlerini tadacağımız tur esnasında bazen yürüyecek, bazen de eski Delhi sokaklarında “tuktuk” denen Hint usulü araçlara bineceğiz. Sonrasında, son gecemize özel bir veda yemeği ile Hindistan gezimizi tamamlarken, artık yemeklerin içindeki baharatların ismini bildiğimizden emin olacağız. Dönüşte Türkiye’de yemek konusunda bilgiçlik taslamak serbest! 🙂
Bu sabah kahvaltımızın ardından İstanbul’a dönüş uçuşumuz için havalimanına transfer olacağız. İstanbul Havalimanı’na inişimizin ardından, başka bir Patika Travel turunda görüşmek üzere vedalaşacağız.
Gidiş
Dönüş
Seyahatimizde hiçbir ekstra tur satışı yoktur
Vize Başvurusunu kişisel olarak yapmanız gerekiyor. Gerekli evraklar için bizimle iletişimize geçiniz.
