Bazı yerler vardır, tarih kitaplarında çokça adı geçer ama sesi hep alçaktır. Ürdün, işte tam da öyle bir yer. Ne bağırır ne çağırır, ama oradadır. Petra’nın kırmızı taşları, binlerce yıldır sessizce durur. Wadi Rum’un rüzgârı gece sessizce fısıldar.
Ama biz bu sessizliğe kulak kabartmaya gidiyoruz. Amman havalimanındaki pasaport kontrolünden sonra bir otobüs, başka bir dünyaya doğru bizi alıp götürüyor. İlk durak: Petra. Nabataean’ların elleriyle oymaya başladığı, Romalıların sütunlarla bezediği, Bizanslıların dua ettiği bu taş kent… Gündüz büyüleyici, gece ise başka bir şey. 1800 mum ışığıyla yürüdüğün bir patika, seni Siq’in dar koridorlarından geçirip Hazine’ye ulaştırıyor. Ama gecenin karanlığında, flütle yankılanan melodilerle karşısında durunca, gerçekten başka bir şeye dönüşüyor.
Ertesi sabah çöl bekliyor bizi. Wadi Rum. Lawrence’ın “god-like” dediği taşlar hâlâ orada. Kumun üstünde hızla giderken zaman da geride kalıyor. Akşam kamp ateşi, sonra yıldızlar. Kafanı yukarı kaldırıyorsun, kelime kalmıyor.
Sonra Dünya’nın en alçak noktası. Ölü Deniz. Yüzmüyorsun, yüzemiyorsun çünkü su kaldırmıyor seni, reddediyor. 31,5% tuz oranıyla dünyanın en yoğun kucaklaması.
Şanslı ve planlı bir insan olduğunu kabul edelim. Bu turumuz hala
Erken Planlama İndirimi kapsamındadır. Patika ile daha önce seyahat etmişsen $ 250, ilk
defa Patika ile seyahat edeceksen $ 150 indirimin var. Yarın karar verdiğinde, Erken Planlama İndirimi kontenjanımız
bu tur için tükenmiş olabilir. Seyahatini erkenden planla, bizce.